Üyelik Girişi
Saat
Hava Durumu

Hayatı

                 

  

  PİR MURAT BABA HAZRETLERİ

HAK ERENLERİNDEN

Doğum tarihi: 1915, vefatı: 11.11.2009

Annesi, Güllü Hātûn; Samsun’da medfun.

Babası, Ömer Baba; Köy kabristanında.

 

   Halkının tahayyulâtında önemli izler bırakan ārifler, hayatlarında dāhî, menkabesinin gerçekleştiğini görürler. Bu ārifānların sadık dostları da onların temayüz etmiş kişiliklerini, örnek davranışlarını, bilgi ve belgelerini insanlık ālemine sunmayı bir vazife addederler ve şöyle naklederler;

   Pir Baba Hazretleri’nin yaşadığı yer;

   Gümüşhane’nin Kelkit-Köse İlçesi’ne bağlı, eski ismi Şurut olan bugünkü adıyla Kabaktepe olarak bilinen köy, tarihte Seyyid Ahmed Baba ÇAĞIRGAN Hazretleri adına kaydedilmiş, bir vakıf köyüdür. Kabaktepe ismini, Köy’ün yaslandığı; yüksekliği 2000 metre civarında olan Selçuklu kumandanı Şehîd Topçu Baba (Ahmed BİCAN) Hazretleri’nin medfûn bulunduğu tepeden almaktadır. Rivayete göre; memleketimizde meydana gelen önemli olaylar ve büyük harblerde bir işaret olarak, dağın içinden top atıldığı günümüze kadar söylenegelmiştir. Bu mekâna çevreden de görüleceği şekilde bazı geceler nur direklendiği hālen gözlenmektedir.

   Şurut Köyü; Bayburt-Erzincan karayolu üzerinde; Bayburt’a 55, Gümüşhane’ye ise 50 kilometreuzaklıkta bulunan ve rakımı 1.600-1.700 metrecivarında olan bir köydür. Peygamberimizin (S.A.V.) torunu  İmam Zeynel Ābidîn (R.A.) yoluyla gelen koldan olan Seyyid Ahmed Baba ÇAĞIRGAN Hazretleri bu köyde yaşamış olup, türbesi köy kabristanındadır. Türbesinin ilk olarak Üçüncü Murat zamanında yapıldığı bilinmektedir. Seyyid Ahmed Baba ÇAĞIRGAN, beş kardeş olarak bu bölgeye emr-i İlâhi ve emr-i peygamberi ile irşād için gelmişlerdir. Bu beş kardeşin isim ve yerleşim yerleri şöyledir:

Seyyid Ahmed Baba ÇAĞIRGAN–Kabaktepe Köyü-Şurut–Gümüşhane

Seyyid Mahmûd Baba ÇAĞIRGAN – Zıhar – Alucra - Giresun

Seyyid Hasan Baba ÇAĞIRGAN – Tekke – Gümüşhane

Seyyid Nasûhî Baba ÇAĞIRGAN – Şingah – Bayburt

Seyyid Muhammed Baba ÇAĞIRGAN – Kop Köyü – Bayburt

    Bu beş kardeşin yaşça en büyüğü Seyyid Ahmed Baba ÇAĞIRGAN; Şurut Köyü’nde olup, hālen āilesi bu köyde yaşamaktadır. Dergâh evi (ocak olarak), ailesi tarafından muhafaza edilmektedir.

   Milâdî 1914 yılında Rus işgālinin başlaması ile seferberlik ilân edilmiş, 1915 yılında çevre il, ilçe ve köylerin muhācir çıkması üzerine Şurut Köylüleri de Seyyid Ahmed Baba Hazretleri’ne hayır dualarla vedā ederek Şurut’tan ayrılırlar. Kona-göçe yapılan yolculukta Tokat civarına gelinmiştir. Pir Baba, aynı yıl Tokat’ın Kuşoturağı Köyü’nde dünyaya gelir. İsmini harbe giden babası Ömer Baba, -Pir Baba olarak- koymuştur. Annesi Güllü Hātûn, Pir Baba’yı dünyaya getirir ama yaşanılan şartlar bir hayli zordur. Bu durumu daha evvel Samsun’a yerleşmiş olan akrabaları haber alırlar ve Güllü Hātûn ile Pir Baba’yı Samsun’a götürürler.

   Ruslar, 1917 yılı devrimi ile birlikte Anadolu’dan çekilme kararı alınca, Güllü Hātûn, Pir Baba ile birlikte 1919-1920 yıllarında memlekete dönmek için deniz yoluyla Trabzon’a hareket ederler. Deniz yolculuğu esnasında çok önemli bir olay yaşanır. Karadeniz’de büyük bir fırtına kopar, geminin güvertesinde bulunan pek çok kimse denize düşer. Güllü Hātûn da güvertededir ve Pir Baba da denize düşmüştür. Ahu-feryāt arşa ulaşır. Güllü Hātûn ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette sağa sola atılmaktadır. O anda fevk-al-āde bir durum gerçekleşir ve denizin üstünde nur yüzlü bir Pir -Hazreti İlyas- zuhûr eder. Pir Baba’yı denizin içinden çenesinin altından tutup çıkararak Güllü Hātûn’un kucağına teslîm eder ve “Bu çocuk Allah’ın size emanetidir, ileride büyük adam olacaktır, ona mukayyed ol.” diyerek gözden kaybolur. Pir Baba’nın manevî āleme āid seyir ve serüveni bu fevk-al-āde hāl ile başlar.

   Pir Baba, köydedir ve dokuz yaşlarındadır. Bir Cuma akşamı arkadaşlarıyla ÇAĞIRGAN Baba’nın dergâhı civarında saklambaç oynarken, herkesin korkup girmeye cesaret edemediği ÇAĞIRGAN Baba’nın odasına saklanır. Pir Baba odaya girer girmez gördüklerinden ürker ve panikler. Çünkü, o esnāda dergâhda manevî zadların toplantısı vardır. Pir Baba, ÇAĞIRGAN Baba ve orada bulunan başı sarıklı, nur yüzlü, rûhānî zevātı görür. ÇAĞIRGAN Baba; “Gel Pir Murat, büyük bir lütfa uğradın, bu çorbadan iç, senin karnın açtır.” Der. Pir Baba’ya çorba içirirler. O güne kadar taşkın ve ele avuca sığmayan Pir Baba’nın hāli bu olaydan itibaren değişir ve ağırlaşır. Pir Baba, artık her Cuma gecesi dergâhdaki bu manevî toplantıya iştirak edecektir.

   Pir Baba, 11 yaşına geldiğinde; annesi Güllü Hātûn, Samsun’a dayılarının yanına ziyarete gider. Manevî ahvālini paylaştığı annesine çok düşkün olan Pir Baba üzüntüye düşer. Üzüntülü hālini fark edip, bir mana veremeyen ağabeyleri, meşgûl olması amacıyla onu Çoban Derviş’in yanına mal-davar gütmek üzere görevlendirirler. Fakat bu manevî hālin üzerine bir de anne hasreti eklenen Pir Baba’yı artık hiçbir şey eylemez olur.

   O yıl bir bahar günü ekinler henüz yeşil ve kelle çekmemiştir. Pir Baba Ecmede kıranında -az ileride bir köy- mahzûn bir hālde davarların civarında bulunurken Bayburt-Erzurum tarafından, sağrısından kanatlı bir atlı havadan süzülerek Pir Baba’nın yanına iner. Bu nur yüzlü zat ledûn ilminin ve aleminin sultanı Hazreti Pir Hızır (A.S.)’dır. Hazreti Pir: “Gel oğlum Pir Murat, kahır yüzünden lütfa uğradın, senin karnın açtır, Habib Baba Fırınından –Erzurum- ekmek getirdim, atın heybesinden al da beraber yiyelim.” der. Ekmek sıcacıktır. Pir Baba’nın hayreti ve merakı ziyadeleşmiştir. İçinden düşünür; “Büyüklerden duyardık, Habib Baba Fırını Erzurum’dadır ve buraya üç günlük yoldur.” Lokma yerler, Pir Baba’yı manevî bir sevinç ve sevgi işgal eder. Namaz vaktidir, namaz kılmak için abdest alırlar. Pir Baba, ezan okur fakat bu ayrı bir ezandır, bütün alemler duyar. Hazreti Pir’in dostları ve arkadaşları Ricāl-ullah, tayy-i zamān, tayy-i mekân ile havadan inerek, bu namaza iştirak ederler. Dua ve niyaz ile görevi tamamlarlar, destûr ile geldikleri gibi çekilirler; Pir Baba hayrettedir… Artık ayrılık vakti gelmiştir. Pir Baba’yı hüzün, hasret, bağlılık, yokluk duyguları işgal etmiştir. Hazreti Pir: “Vedalaşmak zamanıdır oğlum Pir Murat.” dediğinde Pir Baba, Hazreti Pir’in eteklerine yapışır, ağlar ağlar, yalvarır. Hazreti Pir dayanamaz “Atla terkime.” der. Manevî yolculuk başlar. Ötelere, ötelerin ötesine, nice ālemlere 52 gün 52 gece…

Bir kula yār olsa lütf-i Rabbānî

Dehr içinde onu İskender eyler.

   Pir Baba köye döner, harman zamanıdır. “Uyumuşum.” der ağabeylerine ama anlamamışlardır. 3 ay ne yer, ne içer, ne de uyur. Dağlarda sabaha kadar musahhar olduğu esmānın (Yā Hayyûm, Yā Kayyûm, Yā Allah) tecellisi ile bağırmaktadır. Bu hāl devam ederken Bayburt’lu Ağlar Baba’ya intizara başlar ve ona beyitler düzer. (Ağlar Baba: Hak Āşıklarından İrşādî Baba’nın torunu, Aşk-ı İlâhi ve Aşk-ı Peygamberi ile sürekli ağlayan mübarek nāzenin zat.)

   O, bir Hak āşığı, gönül dostu, aşkı bir varlık sırrı olarak benimseyen ve yaşayan hāl insanıdır. Bu manada veciz manzûmesine kulak verelim:

              (I)                                                       (II)

Ravzā-i gül bağları köşkü yāristān            Üç mim hā gözünden dört ırmak çıkar

Lu’-lu’ yakut mercan taşı cennetin            Asel, leben, kâfur, zencebil akar

 Göğler gibi tabaka tabaka kurulmuş         Havz-ı dünyadır içenler kanar

Gayesi bulunmaz şehr-i cennetin               Vücûd-u insanda havz-ı cennetin

                     (III)                                                     (IV)

Mor menevşe, lâle sümbül, gül bağı                Öter bir kuş olur bin daldan nidā

Gonca gül açılmış üstünde murgi                Hāfız okur gibi olunur sadā

Kaplanmış mercanı yoktur taş dağı                  Olmaz onda miskin yoksul bir gedā

Bütün inc-ü libas yolu cennetin                   Ne hoştur ālemi eli cennetin

                    (V)                                                         (VI)

Fānide ağlayan cennette güler                  Biter güller solmaz rengini verir

Ser vermiş menevşe lâle sümbüller            Göz, kulak, fem, her an şebnemi alır

Hāris olmaz açılmış gonca güller                Bağ kemali ru’yet hayrān mest olur

Misk-i anber kokar gülü cennetin               Eksilmez kesilmez tadı cennetin

                  (VII)                                                      (VIII)

Salınır gezerler hûri kızları                         Meth olunmaz hûr-i gılmān’ın hāli

Yanakları billûr çifter halleri                        Ağızları kevser yüzleri pullu

Saçları ibrişim zülfün telleri                        Nasîb eyle bize yārab cemali

Dünyaya benzemez halk-ı cennetin            Ağlar baba ne hoş gülü cennetin

 

    Kardeşleri ve köydeki Ağlar Baba’nın dervişleri, Pir Baba’yı Ağlar Baba’ya götürürler. Pir Baba Ağlar Baba’nın kapısına vardığında, eşiğinde karnının delinircesine acıktığını hisseder. Ağlar Baba kendisini karşılar, şefkat ve muhabbetle bağrına basar ve ağırlığını alır ve şöyle der; “Oğlum Pir Murat, pek de küçük almışlar seni içeri…”

   Ağlar Baba, Pir Baba’ya ballı yoğurt yedirir ve onu kendi döşeğine yatırır. 3 gün 3 gece fāsılasız uyur. Ağlar Baba Pir Baba’yı 6 ay yanında tutar. Sonra kardeşleri ve akrabaları onu köye götürmek üzere almaya gelirler. Ağlar Baba: “Köyde senin ahvālini bilen yoktur, seni yorarlar ve üzerler, sen köyde fazla kalma.” diyerek,  O’nu Erzincan’a Ciminli Baba’ya gönderir.

   Pir Baba, 17 yaşlarından itibaren köyden ayrılır ve Erzincan’a Ciminli Baba’nın yanına yerleşir. (Ciminli Baba Hazretleri: Şiran Şeyhi Hacı Mustafa Hazretlerinin halifesi, 1939 Erzincan depremini haber verip, insanların çadıra çıkmasını öneren, üzerinde 40 yaması bulunan uzun cübbesi ile dolaşan mübarek, nāzenin zat.)

   Bir taraftan manevî tenbihatlara devam ederken, diğer taraftan Ciminli Baba, Pir Baba’yı şoförlük öğrenmesi için Cırzını’lı Yaşar Bey’in yanına gönderir ve bu işi öğrenmesini ister ve: “Pir Murat sen bu işi yapmayacaksın amma bu ehliyet günü geldiğinde sana lâzım olacak.” diyerek, keşf ve keramatıyla Pir Baba’yı ikna ve razı eder. Pir Baba bu vesîleyle ehliyetini aldığı 1935 tarihine kadar pek çok memleketlere gider gelir ve işi öğrenir. Ehliyetini aldıktan sonra Ciminli Baba, Pir Baba’ya: “Şimdi ömür boyu esas rızkını temin edeceğin meslek olan kunduracılığı öğreneceksin.” diyerek O’nu Erzincan’lı ustaya gönderir. Pir Baba, 1939 yılına kadar bu mesleği lâyıkı vechi ile öğrenmiş ve bu işin erbabı olmuştur. Artık O, KUNDURACI MURAT BABA’dır.

   Pir Baba’nın Erzincan hayatı pek çok füyûzāt, bereket, keşif ve kerāmāta nāiliyetle geçmiştir. Gerek Ciminli Baba’nın gerekse İdrîs Baba Hazretleri’nin himmet ve hayır bereketlerine mazhar olmuştur. İdrîs Baba ile tayy-i zamān, tayy-i mekân ile pek çok āleme seyr-i İlâhi ile kadem basmışlardır. (Pir Baba’nın cenaze namazını İdrîs Hoca isimli bir zat kıldırmıştır.)

   Sene 1939. Erzincan üzerine bir siyah bulut inmiştir. Ciminli Baba, Pir Baba’yı yanına çağırır: “Pir Murat, biliyorsun burası yer ile yeksan olacak, şu parayla bir at al ve köyüne git, deprem gerçekleştiğinde eyleşme dön gel, benim vaktim de tamamdır, beni sen ellerinle defnet.” diyerek vedalaşırlar. Pir Baba, Erzincan’dan ayrılır ve yola koyulur. Pöske Dağı’na çıktığında Erzincan’a dönüp şöyle bir bakar ki; şehrin üzerine simsiyah bir bulut çökmüştür. Pir Baba köye varır varmaz ortalık kopar. Köydeki zayıf evler dahi yıkılır, çöker. Pir Baba sabah olunca tekrar geriye döner, Erzincan’a gelir. Erzincan yerinde yoktur; taş üstünde taş bina üstünde bina kalmamıştır. Pir Baba dergâha varır, dergâh evi yıkılmış Ciminli Baba Hazretleri seccadesinde ālemini değiştirmiştir. Pir Baba, bulunduğu yere defnedilmek üzere, resmî makamların iznini alarak, defni gerçekleştirir.

   Pir Baba, Erzincan’ı terk edip, köyü Şurut’a döner. Annesi Güllü Hātûn ile yaşamaya başlar ve ev bark sahibi olur. (Emaneti Hālise Bacı) Bu arada ağabeyleri Giresun’da Osman Ağa’nın fabrikasında çalışmaya gitmiştir. Pir Baba da onların yanına gider; zîra köyde geçim zordur. Pir Baba Akçaaabat’a vardığında Haçkali Baba ile mülâki olur. Haçkali Baba Hazretleri: “Oy kurban olayım, seni bana gönderene. Pir Murat, Hızır’ı gören o gözleri gel ben de öpeyim.” deyip, Pir Baba’ya şefkat ve muhabbetle sarılır.

   Pir Baba orada bir müddet çalışır. 2. Cihan Harbi’yle birlikte 1944’lüler ile asker olur; Trakya’ya gider. Trakya dağlarında 4,5 sene 400 gram tahinle askerlik yapmaktadır. Konya’nın Ermenek kasabasından eski Diyanet İşleri Başkanı Lütfü Doğan’ın babası yüzbaşı Mevlût DOĞAN’ın bölüğünde istihkâmcı olarak görev yapar. Bu arada tankın içinde yaralanır, İstanbul’da hastaneye kaldırılır. Hazreti Pîrān orada da O’nu yalnız bırakmaz. Yüzbaşı Mevlût DOĞAN, muamelât sınıfına geçmek için Harbiye Nezareti’ne başvurur ve tayini Ankara’ya çıkar. Pir Baba’yı da Ankara’ya Dikimevi’ne aldırır. Pir Baba askerî Dikimevi’nden terhis olur. Pir Baba artık köye dönmez ve Ankara’da ikāmet etmeye başlar. İlk kunduracı dükkânını Bentderesi’nde açarak çalışmaya başlar KUNDURACI MURAT BABA.

   Sıhhıye Vekâleti’nden Hac’da görevlendirilmek üzere şoför aranmaktadır. Pir Baba’ya haber verirler. Pir Baba, 8 sene üst üste şoför olarak Hacca gider. İşte Ciminli Baba’nın “Ehliyet sana lâzım olacak Pir Murat.” diyerek tebşîr ettiği hādise tahakkuk eder. Pir Baba maddî ve manevî olarak bu görev esnasında lütf-u İlâhi ile büyük ikrama nāil olur. Bu görevler esnasında 6 gece Kâbe’nin içinde sabahlar. Yā Hennān, Yā Mennān, Yā Deyyān, Yā Subhān direklerinin altında, Cenāb-ı Hak’kın lütfu keremi ile ibādet ve tāat ile memnûn ve mesrûr olur.

   Pir Baba Hazretleri, 1948 yılında Ankara’lı bir ailenin kızı olan Şāziye Anne ile evlenir ve bu evlilikten iki erkek (Ömer ve Ahmet) ile hak erenlerin emaneti Leylâ Bacı dünyaya gelir. Pir Baba uzun seneler bugün Anafartalar Çarşısı olarak bilinen Cihan Palas Oteli arkasındaki Kayın Validesi’nin evinde otururlar. Bu evde ve daha sonraki evlerinde Bayburt’lu Dede Paşa Hazretleri uzun zaman musafir olmuştur.

   Pir Baba’nın işi haricinde geçen zamanı ve hayatı genellikle Hacı Bayrām-ı Velî Hazretleri’nin civarında geçmiştir. Pek çok gönül dostlukları burada kurulmuştur. Zamanın ilim ve tefekkûr dünyasının ileri gelen zevātı ile burada mûlaki olmuşlardır. (Necîb Fazıl, Tevfîk İleri, Zekâyi Efendi gibi.)

   Pir Baba 1958-1959 yıllarında Cebeci’de Hukuk Fakültesi yurdunda sanatını îfā etmeye başlamıştır. Burada uzun zaman hizmet görmüştür. Öğrenci olayları ve ülkenin içinde bulunduğu durum nedeniyle 1980’li yıllara kadar sürdürdüğü bu hizmeti Hazreti Pîr’in (Hazreti Pîr Seyyid Ahmed Rufāî) manevî işareti üzerine bırakmış ve Fakülte’den ayrılmıştır. Kısa bir zaman ara verdiği sanatına Cebeci’de bir küçük kulübede devam etmiştir. (Osman Turgut’un yeri)

   2003-2004 yıllarında gözlerinden geçirdiği bir rahatsızlık üzerine bu dükkânı da kapatmış ve işi tamamen bırakmıştır. Bu tarihten ālemi bekāya kadar evinde istirahate çekilmişlerdir.

                     

                         Sakın hor bakmayın dervişanlara

      Köhne aba giyen hak erenlere

        Yetiş de bende ol sen de onlara

   Mürde gönülleri ihyâ ederler

   1964-1965 yıllarında bir manevî işaret üzerine (Dede Paşa Hazretleri’nin de teyîd etmiş olduğu) Seyyîd Hüseyin Gāzi Türbesi’nin yeniden bunyādı için arkadaşları ile birlikte Mamak Muharebe Okulu’nun üstündeki dağa kum, çakıl ve çimento taşımaya başlamışlardır. Bu hizmet esnasında Behçet Bey’in kullandığı kamyon kazara Pir Baba’nın kolunun üzerinden geçmiştir. Sağ kolu kesilme tehlikesi geçirmiş, ancak Hüseyin Gāzi Hazretlerinin zuhûru ve himmetiyle sağlığına kavuşmuş ve türbeyi bitirmişlerdir. Şu anda faāl olan bir de çeşme meydana getirmişlerdir.

   Pir Baba, İmām-ı Hüseyin ve Kerbelâ Şehidleri’ne derin muhabbeti nedeniyle çeşmeler akıtmıştır. Memleketi Şurut Köyü’ne gidip geldikçe bu niyetle köyün yaylasında iki adet çeşme bunyād etmiştir. (Gümüşbahar ve Şehidler Çeşmesi) Köyün Bayburt çıkışında da Kazlar Boğazı denen mevkide daha evvel çeşme olan (M. 1077), yol geçmesi ile kapanan bu çeşmeyi yeniden meydana getirmiştir. Diğer taraftan Ankara-İstanbul yolu üzerinde Gerede Yaylası’nda bir gezinti esnasında kıymetli bir su bulunmuş, Hıfız-ıs-Sıhha Laboratuarındaki tahlîlinden suyun, temiz ve insan sağlığına yararlı olduğu anlaşılınca, Hazreti Veysel Karāni’nin manevî işareti üzerine, Pir Baba tarafından çeşme hāline getirilmiş ve hizmete sunulmuştur. 1980 sonrası, zamanın Cumhurbaşkanı karayoluyla bir seyahat esnasında çeşmeyi görmüş ve buradan su içmiştir. Bunun üzerine bizzat makam aracı gönderilerek, Pir Baba davet edilmiştir. Orada takdîr ve iltifata mazhar olmuş ve taleplerinin her zaman kayıtsız şartsız karşılanacağı kendisine bildirilmiş olup, aynı makam aracı ile geri gönderilmişlerdir.

   Çeşmenin yanında bulunan alanda Dede Paşa Hazretleri, sağlığında dua etmiş ve burası mescîd olmuştur. Dostlar yılları itibarıyla çeşmenin tamir ve bakımı ile meşgûl olmaya devam etmektedirler. Kayseri’li Cemil Baba Hazretleri 1968 yılında Ankara’da bulunduğu sırada Pir Baba ile mülâki olmuşlardır. Çeşmenin yapıldığına manen muttalî olmuş, çeşmeyi övmüş ve duā ile tebşîrātta bulunmuştur ÇEŞMECİ BABA.

                     

Pir Babanın yaptığı Kabaktepe-Gümüşbahar Çeşmesi

   

     Pir Baba Hazretlerinin manevî şahsiyetini, ilm-ü irfānını bi-hakkın vasfetmeye aklımız erişmez. O anlamda ancak, kendi bildirdiği kadarını söyleyebiliriz. Gerçeği Hak katında gizlidir.

   Alemi kıldı ihāta ah ile efgânımız

   Bilmeyen ruh’ül Kudüs de yokdürür evsafımız

   Zāhidin aklı erişmez ilm-i zāhirle bize

   Lâ mekânın āleminde gizlidir dergâhımız

    Pir Baba Hazretleri, bir defasında kırklardan olduğunu bildirmişti. Vehbî ve Üveysî olarak Tarîk-i Rufāi’ye mensûp olmak ile birlikte, yine kendi bildirdiğine göre, 8 turûk-i āliye’ye icāzetli idi.

   Her zaman o müstesna sesi ve sedası ile dua ederken, kasîde ve beyitler okurken, tazîm-i edāyā riāyetle iki dizi üzerine gelmeden okumaya başlamazlardı. Bu anlamda sāhib-i edep ve erkân idi. Peygamber Efendimiz’e ve O’nun ehli-beytine ve şehîd-i Kerbelâ’ya yangınlığı tarîfe sığmazdı. Cār-ı yār-ı Güzîne her zaman sonsuz hürmet ve muhabbetle bağlıydı.

   Maneviyata aid mevzûlar açıldığında gāyet ciddî olmak ile birlikte, sevenleriyle sohbette iken lâtifeden de hoşlanır ve sohbetine icābet edenlerin gönüllerini hoş tutardı.

   Bildiğimiz kadarıyla görüştüğü manevî zatlar olarak; Avlarlı Efe Hazretleri, Lâdikli Ahmet Ağa Hazretleri, Urfa’lı Kermo Hüseyin Ağa Hazretleri ve onun dostu Urfa’lı Dede Osman Hazretleri, Koyulhisarlı Bekir Baba Hazretleri, Malatya’lı Seyyid Ali Baba Hazretleri, Bayburt’lu Dede Paşa Hazretleri, Bayburt’lu Ağlar Baba Hazretleri, Erzincan’lı Ciminli Baba Hazretleri, Erzincan’lı İdrîs Baba Hazretleri, Atilla Mayda’nın Pir’i Rufāi Ömer Baba Hazretleri, Şiran Şeyhi Hazretlerinin oğlu Zeynel Ābidin Hazretleri, Haçkali Baba Hazretleri, Dr. Münir DERMAN Hazretleri, Çorum’lu Hacı Mustafa Hazretleri, Yozgat’lı Ahmed Efendi Hazretleri, Garip Hāfız Hazretleri, Malatya’lı Ahmed Kayıhan Hazretleri, Tahir Karagöz Hazretleri, Pirizren’li Rufāi Şeyh Cemāli Hazretleri, Elâzığ’lı Tayyar Baba Hazretleri, Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Kayseri'li Cemil Baba Hazretleri, Kastamonu’lu Eşref Baba Hazretleri ve Kastamonu’lu Mehmet Feyzi Efendi Hazretleri'ni sayabiliriz. Daha niceleri kendi sırr-ı manevîsindedir.

   Vasiyeti üzerine ebedî istirahatgâhı olarak köyü Şurut’a (Gümüşhane) defnedilmiştir.

 

  

     En derin sevgi, muhabbet ve bağlılık duygularımla…

    Sarı Dayı


METİNDEKİ KELİMELER:

 

Ricâl-ullah     :  Manevî kudret ve kuvvet sahibi olan evliyā.

Destûr           :  İzin, müsaāde, ruhsat.

Rabbānî         :  Rabla ilgili, İlâhî

Dehr              :  Dünya, zaman, devir.

Musahhar       :  Ele geçirilmiş.

İntizār           :  Bekleme, beklenilme, gözleme.

Nāzen            :  Cilveli, nārin, ince.

Ravzā-i gül     :  Gül bahçesi.

Lu’-lu’            :  İnci

Asel              :  Cennetteki dört sudan biri.

Leben            :  Süt.

Murgi             :  Kuş.

Gedā             :  Dilenci, yoksul.

Fem              :  Ağız.

Hûr               : Cennet kızları, hûriler.

Ru’yet           :  Bakma, görme

Şebnem         :  Çiy, nem.

Gılman          :  Gençler, köleler.

Bunyād          :  Esas, temel, bina, yapı.

Mulâkî           :  Buluşan, kavuşan, görüşen.

Muttalî          :  Öğrenmiş, haber almış.

Efgân            :  Izdırap ile haykırma, inleme.

Cār-ı yār-ı güzîn :  Dört sevgili (Dört halîfe)

Köhne           : Eskimiş

Mürde            : Ölü

İhyâ              : Can verme

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam34
Toplam Ziyaret74156
Site Menüsü